Hava soğuk,buz gibi.Ellerim kadar içimde üşüyor ayakkabısı yırtık çocukları gördükçe yeni aldığım çizmeleri saklamaya çalışıyorum utanarak.Televizyonda haberleri izledikçe iyice kararıyorum.Kazalar,cinnet geçirip ailesini tarayanlar,yüksek çıkan enflasyon vs vs…Birde malum kartların son ödeme günü(parmağıma ip bağladım).İşte tam o sırada brir masanın etrafında oturmuş buluyorum kendimi…Aman Yarabbim önüme konan tabakta sıcacık bir tarhana çorbası dumanı tütüyor,kokusunu içime çekiyorum midem bütün enstrümanlarını çalıyor.Hemen yanında domatesli, ince ince doğranmış, biberli, bol soğanlı,bulgur pilavı,karşısında ona eşlik eden cacık. Nanesi sarımsağı tam kıvamında.Ağzıma geliyor tane tane Tatlıya yer açın diyorlar.(anlaşılacağı üzere Vedat Miloru aratmıyorum)Yanımda çatalım yok,sıkış tepiş oturuyoruz kimin umurunda.Kimse kendini kasmıyor,sohbet deseniz tam kıvamında.Ruhumun doyduğunu hissediyorum.Bu arada düşüyor gökten üç elma .Birisi okuyana,birisi yazana,sonuncusu bana bu güzelliği yaşatanlara…
Ne kadar zengin OLSAN,
Ancak yiyebileceğin kadar YERSİN,
Denize testiyi daldırsan,
Alabildiği kadar su ALIR,
Gerisi KALIR… (Mevlana)
Okuyunca aklıma Doktor Bey şiiri geldi…
“Bir gazen fasilye gönül ye deyo,
Artırmaya gıyameyom dohtur bey!”
İnce ince doğranmış biberler özellikle dikattimi çekti :))Sertab Erener’in de dediği gibi ” hayat paylaşınca güzel lalalala :))”
testi aldığı kadar su alır diyor mevlana ama dün ben bir hayli zorlayınca testi kırıldı.Ancak benim de hem karnım hem gönlüm doydu( fazlasıyla)
harcamadığım parayı ne yapayım.
herkes gönlü kadar zengindir…